Geçtiğimiz günlerde TBMM de sessiz sedasız bir kanun teklifi geçti.
TBMM Başkanı ve Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop ile AKP ve MHP Vekillerinin imzasını taşıyan Yassıada Yargılamalarının Hukuki Dayanağının kaldırılması teklifi Anayasa Komisyonunca kabul edildi.
Muhalefet partililerinin milletvekillerince de desteklenen bu yasa oy birliği ile kabul edilmiş oldu. CHP'nin; "Tüm darbelerle hesaplaşılsın" önergesi ret oldu.
CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamının da bu yasa ile değerlendirilmesi gerekliliğini dile getirdi.
Dünyada ve Ülkemizde Milliyetçilik hep Dost-Düşman ikilemi üzerine oturtulmuştur.
Dost; Milli değerlere değer veren, düşman ise kökü dışarıda bir gelişme olarak algılanmıştır.
Oysa kendilerini milliyetçiyim diye takdim eden siyasi partiler iktidara gelince ilk işleri Yabancı Sermaye arayışı ve sermayenin borazanlığını yapmışlardır.
Tüm bu oldubittiler ne yazık ki Ana Muhalefet Partisince ‘sağa benzeme’ mantığı içerisinde değerlendirilmiştir.
Geçtiğimiz günlerde TBMM de çıkartılan "Demokrasi ve Özgürlükler Adası" Kanun Teklifinin bu yasadan bağımsız düşünülmeyeceği kanısındayım.
Özgürlük Adası açılımında 27 Mayıs Darbesinin spikerliğine soyunan Türkeş’e selam çakmanın da başka amaçların belirtisi olarak algılanmıştır.
NATO’ya Bağlı milliyetçi subayların darbe yaptığını TRT de haykıran Türkeş bu günkü siyasi çabaların perde arkasının ne kadar çelişkili olduğunun en büyük belirtisi olmuştur.
Bu her iki hadisede; iktidar partisinin tarihi yeniden yazma ve bu yeniden yazılan tarih üzerinden güncel siyaseti yeniden belirleme ve geçmiş ile hesaplaşma derdinde olduğunun belirtisi olarak algılanmıştır. Bu gelişmeler yalnız bir tarih yazma anlamından çok esas hedef günümüz siyasetini benzer bir dost-düşman ikiliği üzerinden kurgulamak, düşmana karşı tabanı sürekli hazır kıta halinde tutmak, muhalefeti şeytanlaştırma gayesi taşır.
12 Mart ve 12 Eylül; sermayenin sola karşı yapmış olduğu bir darbedir. Elbette darbeler kim tarafından gelirse gelsin herkesin karşı olmasını gerektirir. İdam üzerinden dem vurup bunu unutturma gayreti son yapılan yasal değişiklikle bile su yüzüne çıkmıştır. CHP'nin utangaç şeklinde bile sunulan "Tüm darbelerle hesaplaşılsın" teklifi ret olunmuştur.12 Eylül’de yargılanan, işkence gören Ülkücü Hareket bu çıkan ikileme ne diyecek çok merek ediyorum!
Günümüzde siyaset yapma biçimi artık biz ve onlar şeklinde şekil almaya yüz tutmuştur.
Ekonomide, iç ve dış siyasette duvara çarpan iktidar bu ikilemlik üzerinden ve geçmişle hesaplaşmak üzere siyaseti kurgulamıştır. Atatürk Devrimlerine, Cumhuriyete, Demokrasiye sahip çıkan tüm yurtsever insanlara çok görev düşüyor.
Bu kitle İktidar ve onun işbirlikçilerine karşı bu değerleri koruyup, kollayıp ona göre siyaset üretmelidir.
CHP'nin "sağa" benzeyerek politika yapması iktidarın elini daha da güçlendirmektedir.
Umarım önümüzdeki Kurultay bu hesaplaşmanın ve hesap sormanın bir vesilesi olur.