UNESCO Dünya Caz Gününü 30 Nisan olarak belirlemiştir.
Bu yılkı kutlamanın küresel ev sahibi Birleşik Arap Emirlikleri'nin Abu Dabi şehridir.
Gerçeği söylemek gerekirse Müslüman bir ülkenin ev sahipliği yapması beni sevindirse de karmaşık bir bilgi karmaşasına iteledi.
Ben de Daniel Martin Felge'nin Caz felsefesi Kitabını raflardan indirme gereği duydum.
Caz bizim ülkemizde hep evrimini tamamlayamayan tiplerin argo terimleri arasında yerini almıştır.
Evrimini Tamamlayamayan az gelişmiş tipler;
--- Caz yapma
---- Felsefe yapma
----- siyaset yapma sözcüklerini hep ağızlarına pelesenk etmişlerdir.
Peki ne yapmalıyım ona göre!
Hırsızlık, adaletsizlik, rüşvet, adam kayırma, cinsel sapıklık, tefecilik, yalan dolan bunların hepsini yap ama Caz Yapma.
Zavallım benim düğünlerde kıçını kıvıra kıvıra oynadığın oyunun bile bir sınıfsal kökeni, Felsefi bir derinliği vardır.
Oysa senin küçümseme ve boş algı yaratmaya çalıştığın “Caz Yapma Lan” sözcüğünün derininde bakın neler yatıyor:
Caz müziği sadece bir müzik türü olmanın ötesinde, derin bir felsefi ve kültürel anlama sahiptir.
Caz, özellikle Afro-Amerikan Kölelerinin acılarından doğduğu için kültürel ve sosyal bir direniş biçimi olarak da değerlendirilebilir.
Kölelerin toplumsal zorluklarına ve kültürel miraslarına karşı bir ifade alanıdır.
Bu bağlamda caz sadece bir müzik değil, aynı zamanda toplumsal bir başkaldırı, kölelerin efendilerine karşı bir İsyanıdır.
Yani acıların çığlığıdır.
Onun içindir ki her sanat dalının sınıfsal bir beslenme ve felsefesi vardır.
Büyük çoğunluğun bilmeden dinlediği arabesk müzik türünün bile bir sınıfsal yansıması vardır.
Fakirlikten büyük şehirlere göç eden çarpık şehir yaşantısının ve kültür bocalamasının bir sonucu olarak doğmuştur Arabesk.
Kendilerini kültürlü ve varlıklı olarak gören bazı kesimler de arabeskin doğuş hikayesini bilmeden kendilerine sanat müziğini daha yakın görmüş, hatta kendini arabeskçi topluluktan farklı görme biçimi olarak değerlendirmiştir.
Oysa cahil her yerde cahildir!
Sanat Müziğinin, Bizans İmparatorluğundan bize geçen kilise müziği olduğunu bilmez.
İşte tam buradan minnetle hatırlayarak Mustafa Kemal Atatürk'ü anmadan geçemeyeceğim.
Gönüllü cahillerimize hatırlatırım ki; Atatürk kendisinin de çok sevdiği sanat müziğinin bir zamanlar radyoda okunmasını yasaklamıştır.
Ülkenin o çıkmazında bile dağ bayır müzisyenler derleme yaparak sınıfsal bir dokunuşla Türk Halkının geleneklerinden doğan müziği Türk Halk Müziğidir
Yorum Yazın