İster sevilsin ister sevilmesin, oy verilsin verilmesin kuruluşundan günümüze kadar her kesim tarafından mercek altındaki bir partidir Cumhuriyet Halk Partisi.
Önce parti kurulmuş, kurucu irade Devleti kurmuş, kendi kurmuş olduğu Devlet tarafından tescil edilen bir partidir CHP.
Tek başına yıllarca ülkeyi yönetmiş, demokrasiye inancı gereği çok partili seçime giderek kendi elleri ile iktidarı devreden partidir CHP.
Günümüzde iktidar mücadelesini göz önünde tutarsak CHP'nin kendi elleri ile iktidarı devretmesi Yeni Cumhuriyet’in Demokrasiyi taçlandırma açısından çok önemli bir olayı yaşatan partidir CHP.
Bu yüzden hep derim ki; CHP ve ona gönül veren parti tabanının sosyolojik vakası Siyasal Mekteplerde ders olarak okutulmalıdır.
Parti içinde ve parti dışında CHP’deki en çok eleştiri konularının esası; tek nedenlerden sağa kayma olayıdır.
Bunun izleri Eski Lideri Deniz Baykal ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun söylemleri ve seçim bildirgeleri üzerinden analiz ederek bu kanıya varılasıdır.
CHP, partinin resmi bildirilerinde kendisini Sosyal Demokrat ve Laik olarak tanımlamıştır.
Ancak son yıllarda CHP'nin siyasal söylemlerinin bu Sosyal Demokratik Çizgiden Sağ Muhafazakar bir siyaset diline doğru kaydığı gözlemlenmiştir.
İşte tam buradan çözülme ve yozlaşma başlamıştır.
Parti, kendi düşüncesinin dışındaki insanları Partinin yönetim Kadrolarına ve seçilecek kadrolara yerleştirilmiştir.
Kimi yazar çizer kesimi de bu olayı CHP'ye karşı bir operasyon olarak değerlendirmiştir.
Ama burada altını çizmek istediğim bir kesim vardır ki; o da CHP tabanıdır.
50/60 yıl partisi iktidara gelmemiş ama bu çekirdek kadro partisinden vazgeçmemiş.
Türk Siyasi Parti Hayatında kimler geldi kimler geçti ama CHP dimdik ayakta bu da sağlam bir parti tabanından kaynaklanmaktadır.
O zaman şu soru aklımıza takılmaz mı?
Bu sağlam parti tabanı; ithal, ne idüğü belirsiz insanları neden kabul etti?
Tıpış tıpış neden sandığa gitti?
İşte tam da bu zaman diliminde bu sorunla karşı karşıyayız!
Özellikle son zamanlarda partinin kayyuma taşınmak istenmesi ve buna gönüllü olan Eski Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu.
Sayın Genel Başkan bu parti seni 13 yıl Genel başkan yaptı, milletvekili yaptı sizin bu partiye ve parti tabanına bir borcunuz var ve siz bu borcu böyle mi ödemek istersiniz?
Bu parti tabanı sizi sevdi hep bağrında taşıdı ama siz bir türlü sol söylemler söylemediniz hep sağ kesimden medet umdunuz. Yüreği beş para etmez insanları partiye taşıdınız, asıl sizi hançerleyen onlar değil mi?
Hiçbir çıkarı, menfaati olmayan bir tabana, 60 yıl bu partiyi sırtında taşıyan bu tabana karşı hiç mi sorumluluğunuz yok?
Sizi severim.
Umarım hala da sevmeye devam ediyorum diyebilme erdemini bizim elimizden almazsınız.
Sizinle aramızdaki saygı ve hukuka dayanarak bir anımı aktaracağım:
Bir il Başkanları Toplantısında partinin sağa kaydığını dile getirdiğimde yüzüme o çözemediğim gülümseme ile bakmıştınız. Bir hafta sonra beni makamınıza çağırarak; “Gözüm arkada kalmaz Ferda, sizler gibi il başkanları geleceği sırtlarsınız” demiştiniz.
Ben bu duyguları hala samimi ve içten duygular olarak görmek istiyorum.
Başta İmamoğlu olmak üzere onlarca seçilmişler esir durumda, partinin sizlere ve emeği geçenlere ihtiyacı var.
Yapmayın sayın Genel Başkan.
Bu parti Aydınlık Türkiye'nin geleceği için çok önemli.
Tüm samimi duygularımla saygı duyduğum, Dünyada hiçbir partiye nasip olmamış bu partinin gerçek sahipleri size de bir sitemim olacak!
Bu partiye yönetici, vekil seçerken ne olur ideolojik yapısına bakınız.
İthal, sadece koltuk hırsı için bu partinin kapısını çalanlara yüz vermeyiniz.
Partinin görüşünü benimser, partiye katılır başım üzerine ama parti içi hizipe destek için partiye gelen sağcı insanlara yol vermeyin.
Ne demiş Destutt de Tracy:
“İdeoloji, bilimsel bir disiplindir. Doğru ile yanlışı, safsata ile bilimsel olanı ayırmaya dönük bir bilimdir. Partinizin ideolojisine sahip çıkarsanız günümüz sorunlarını bir daha yaşamayız.
Yorum Yazın