Kısa bayram tatilinde en çok sevdiğim konulardan birisi de kitap okumaktır.
Benim bu manzaramı görüp gıcık alanlardan gayet eminim.
Ama toplumda bu renkler olacak ki bizlere de malzeme çıksın.
Bu düşüncelerimin eşliğinde Bayramda okuyacağım kitap olarak Memduh Şevket Esendal'ın Öyküleri ve kendisi hakkında edebi ve siyasi kişiliğini incelemek oldu.
Bir insan neden iki isimi ile anılır?
Benim kafam da yıllarca bu soru vardır ama hala çözebilmiş değilim.
Memduh Şevket Esendal fiyakalı bir soyadı ve iki ismi benim ilgimi çeken baş nedenler.
Memduh Şevket Esendal Tek Parti Döneminde CHP'nin Genel Sekreterliğini yapan bir siyasetçi.
Ama öykülerinde Toplumsal Yozlaşmayı daha çok öne çıkardığı için daha da ilgimi çekti.
Yazar; Devlet ve Dini Temsilcilerin her türlü lüks ve şatafat içerisinde yaşadığını sorgulamayan bir toplum kör, sağır ve yozlaşmış değilse insan olduğundan şüphe edilmeli. Bütün bunlar had safhada yaşandığı halde, hala ahlak ve hukuk devletinden bahsedilmesi, bilerek toplumu uçuruma sürüklemektir. Yazarın yaklaşık toplumsal yozlaşma hakkında ki düşünceleri bu çerçevede.
Tatil yerleri benim en çok çelişkiler yakaladığım yerlerdir.
Oradaki insan manzaralarından kendim ile bütünleştirerek kendime göre çok çelişkiler yumağı çıkar.
Kitap okuduğum mekan otelin bahçesi içerisinde güzel bir yerdi.
Hem yeşil hem de dinlendirici bir hali vardı ama bu hali bir ses bozdu.
Bahçede çalışan bir vatandaşın alaylı bir şekilde; “Beyefendi gözüne yazık değil mi? Ne okuyorsun sen” sorusu ile çelişkiler sohbeti başlamış oldu.
Neyse ufak bir sohbetten sonra arkadaşın ders verir niteliği belirlendi:
“Şu etrafına bak, denize gir, ne işin var okumayla” der gibi üçüncü perdeden konuşmaya başladı.
Ben de; “Denize de giriyorum etrafıma da bakıyorum, kitap da okuyorum” dedim ama arkadaşı pek tatmin etmedi bu cevap.
Yabancı tatilcilerin içerisinde de kitap okuyanlar vardı ben bahçıvan arkadaşa; “Bana sorduğun soruyu onlara da sordun mu?” dedim.
Daha da ilginç ve can sıkıcı bir cevapla karşılaştım:
“Onlara bakma canım. Onlar okur sana ne oluyor da okuyorsun” tarzında bir cevap patlattı.
Memduh Şevket Esendal tarz olarak bir olayı değil günlük yaşamın herhangi bir kesitini gözlemleyen, ele alan öykü türünü, yani ‘Çehov Tarzı’nı benimser.
Gerçekten çok ilginç değil mi!
Toplumsal Yozlaşma hakkında gece gündüz araştırma yapmaya gerek yok.
Çevremizde, uçakta, otobüste, lokantada, park bahçede o kadar malzeme var ki!
Yeter ki görmesini bilelim.
Alın teri ile çalışan, 35 derece sıcakta ter akıtan bir İşçi kardeşimiz kalitesi beş para etmez adamların tatilini, okumasını normal görüyor; kendi vatandaşını ve kendi halini görmemezlikten geliyor.
En sonunda ben de bahçıvan kardeşimize şu soruyu sordum:
“Sen buradaki insanların yaşam biçimini kendi yaşam biçimin ile hiç karşılaştırdın mı?”.
“Halimden çok memnunum. Sigortalı bir işim var. Başka ne isteyebilirim ki.” Yanıtını aldım.
Benim de bir bayram günüm böyle geçti.
Nice Bayramlara diyelim...
Yorum Yazın