İnsan çoğu zaman her yolculuğa gezip görmek adına çıkmaz.
Kendi adına, kendini tanımak ve yolculuk yaptığı yoldaşını tanımak için de yolculuğa çıkar.
Çünkü insanın kendini ve çevresini tanımasının en kestirme yoludur yolculuk.
Özellikle sınıf temelli olmayan birliktelikte çok önemlidir iç yolculuk.
Bu yolculukların kaderi bazen çok acı noktalarda kesişir.
Bu noktalarda kesişen iki değerli insan Nesimi ve Şems bunlardan ikisidir.
Nesimi, ta Bağdat Yöresinden kalkıp Hacı Bektaş Veli'nin yanına dek yolculuk yapar.
Ne yazık ki hepimizin Hoşgörü Timsali Hacı Bektaş Veli Nesimi'yi kabul etmez.
Nesimi yüreğine bakar, ta içine…
Gezer, görür ve yanar.
Sonra dile gelir Ulu Pir;
“Kah çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi, kah inerim yeryüzüne seyreder alem beni” diyerek kimsenin görmediği alemi gökyüzünden seyran eyler.
Nesimi Bağdat’a döner yobazlar tarafından derisi yüzülür.
Hacı Bektaş Veli Nesimi'yi kabul etse belki de bu zulüm başına gelmeyecekti veya Nesimi bu olay olmasaydı iç yolculuğunu tanımayacaktı.
Aynı benzer hikâye Şems-i Tebrizi için de geçerlidir.
Şems; Şam’dan Konya'ya Mevlana’yı tanımak için gelmeseydi Mevlana Mevlana olmayacaktı.
İkisinin de kaderi ölümle sonuçlanır.
Ama bizlere de yaşam dersi niteliğinde olaylar bırakır.
Usta “Devrim Yolu Dikenlidir, Sarptır, Kayalıktır” der.
Yani her türlü zorlukla karşı karşıya gelince, lahananın kökü gelince zıplamayacaksın der.
Önce davana inanacaksın, aklında damla kadar kuşku varsa yola çıkmayacaksın.
Onun için der ki; “Usta Yolcu Cephe içinde pişecek, yanacak ve olgunlaşacak”.
Bazı şeyleri söylemek için biraz erken ama bazı şeylerin belirtisi de erken huzur buldu.
İmamoğlu'nun Kadrosunda bazı kişiler iki ayda çözüldü, itirafçı oldu.
İtirafçı nasıl oldu ne dayatıldı demeyin sakın.
Eee ne dedik?
Bu işlerin dikenli yolu da olacak.
Onun için siyasi yolculuğu siyaseti bilenle ve sınıf mücadelesine inanlarla yapacaksın.
Lay-lay- Gülüm Helva her zaman olmaz.
İç yolculuğunu tamamlamadan bu iş hiç olmaz.
Yorum Yazın