PKK Terör Örgütü, 12 Mayıs 2025'te silahlı mücadeleyi sonlandırdığını açıkladı.
Açıklamada; “Partimiz PKK, kaynağını Lozan Antlaşmasından alan Kürt İnkar ve İmha Siyasetine karşı halkımızın özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıktı” denildi.
Bu sözler Türkiye'de geniş yankı buldu.
PKK nın neden Lozan’a karşı olduğuna bir göz atalım:
PKK ve Cumhuriyet düşmanlarının dilinden hiç düşürmediği Lozan Antlaşmasının hangi şartlarda doğduğu ve yerli işbirlikçilerin Lozan'a neden karşı olduklarının sırrı Sevr Antlaşması’nda yatar.
O zaman nedir bu Sevr Antlaşması:
Sevr Antlaşması 1. Dünya Savaşı sonrasında İtilaf Devletleri ile Osmanlı İmparatorluğu hükümeti arasında 10 Ağustos 1920'de Fransa'da Sevr Banliyösünde bulunan Seramik Müzesinde imzalanmış antlaşmadır.
Bu antlaşmanın en vurucu kısmı ise madde 62/64 Kürt Bölgesi Maddesidir.
PKK'da galiba bu maddenin peşinde olsa gerek.
Madde aynen şöyle: İngiliz, Fransız ve İtalyan Temsilcilerinden oluşan bir komisyon Fırat'ın doğusundaki Kürt Vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak. Bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti'ne bağımsızlık için başvurabilecek.
Sevr Antlaşmasını hepimizin bildiği gibi Osmanlının sonunu getiren bu fermanı Sadrazam Damat Ferit Paşa İmzalamıştır.
Osmanlının son durumunu ve Cumhuriyet Tarihini iyi analiz etmemiz açısından 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşmasını 16 Mart 1920 İngilizlerin İstanbul'u işgali ve son bitiş olan Sevr Anlaşması’nı herkesin iyi bilmesi gerekir.
Bu anlaşmayı iyi bilelim ki Lozan'a, Cumhuriyet'e karşı olan işbirlikçileri daha iyi tanıyalım.
Mustafa Kemal ve arkadaşları Kurtuluş Savaşı Zaferinden sonra 24 Temmuz 1923 Yılında Lozan Antlaşmasını yaparak teslimiyet belgesi olan Sevr Antlaşmasını yırtıp çöpe attılar.
Lozan Antlaşmasına karşı çıkanların tek amacı yukarıda bahsettiğim Türkiye'nin bölünüp parçalanmasını istemekten başka birşey değildir.
Kimler Lozan'a karşı ve neden karşı oldukları gayet açık değil mi?
PKK'nın fesih kararında almış oldukları bu sözler sakıncalı ve sıkıntılıdır.
Elbette barış herkesin kabulleneceği bir iştir.
Hele bizim gibi Terör olayları ile yıllarca savaşan bir ülke olarak barış her şeydir.
Sayın Bahçeli'nin başlatmış olduğu bu süreç ne yazık ki tam kapsayıcı ve kucaklayıcı değildir.
İstanbul Belediye Başkanını Kürtler ile işbirliği yapıyor diyerek mahkum edeceksin, daha yakın geçmişte CHP'ye PKK ile işbirliği yapıyor diyeceksin, ondan sonra da barış diyeceksin!
Ülkemizde barış, demokrasi, hukuk sisteminin gelişmesi ve tertemiz bir başlangıç yapmak için İmamoğlu, Demirtaş ve diğer siyasi tutukluların derhal özgürlüklerine kavuşması gerekir.
Yorum Yazın