Aksaray
DOLAR32.3088
EURO34.9382
ALTIN2397.4
Ferda Bozkurt

Ferda Bozkurt

Mail: ferdabozkurt@gundemaksaray.com

POŞET SİYASETİ VE SADAKA KÜLTÜRÜ!

Önce fakirleştir sonra yönet. Sömürgeleşmenin 21. yüz yılının evrimleşmiş hali.

Az gelişmiş ülkelerin ortak kaderidir, kutsal günlerde fakirleri hatırlamak ve onun üzerinde siyaset yapmak.

Son günlerin moda terimi olan sosyal devletin, sosyal toplumun işlevinden biri olarak sundukları poşet üzerinden siyaset yapmanın kaçamak yolu!

Başta Belediyeler olmak üzere, siyasi partiler vakıflar, Allah tarafından zengin olduğunu sanan zenginler hepsi yarış halinde.

Belediyelerden başlayalım:

Önce şu soruya cevap alalım; “ Kimin malını kime veriyorsunuz?”

Duyar gibiyim:  “Sosyal Belediyecilik anlayışımızın gereği.”.

Çok güzel. Sadece bize özgü olan İktidar ve muhalefet belediyelerinin yarışına ne demeli?

İktidar diyor ki; “Bu alan benim. Ben bu sayede 20 yıldır iktidardayım.”.

Muhalefette ona benzeme yarışı içerisinde; “Ben de aynı yöntemle iktidara gelmek istiyorum.”.

Sen misin bunu isteyen. Muhalefet belediyelerinin yapmış olduğu bu benzeme hareketi hemen engelleniyor.

Burada işi zor olan Muhalefet partilerinin yöneticileri!

Yarışta var olmanın birinci koşulu rakiplerin gibi yapmak. Onlar poşet siyaseti yapıyorsa sende hemen onu yapacaksın ki oylar davulcuya mı zurnacıya mı gitmesine engel olacaksın.

Bakınız emeğinize saygı duyuyorum. Siz de çorbada bir tuzunuz olsun istiyorsunuz. Sağ partilerin geçim kaynağı bu zaten ama size ne oluyor? Yıllar geçtikçe bu iş zıvanadan çıkmaya başladı artık. Sosyal Devlet evrensel koşullarını gelişmiş ülkelere oturtan Sosyal Demokrat ve sol partilerdir.

Bu anlayış içerisin de ülkenin yoksul kesimine devlet yardım eder. Nasıl mı? Hiç kimsenin ruhu bile duymadan. Yoksul insanlar gider parasını her ayın sonu alır istediği gibi de o parayı harcar. Şimdi ne yapılıyor? Herkesin içinde poz vererek selfi çekerek yapılıyor. Bu gerçekten de insanları rencide ediyor.

Yani kaş yaparken göz çıkarıyorsunuz. Siyasilerin görevi toplumu fakirlikten kurtarmaktır. Devlet kaynaklarından herkesi eşit olarak yararlandırmaktır. Eşitlikçi özgür sömürüsüz bir düzen yaratmaktır. Poşetle yardım dağıtmak değildir.

"fakirler, kendilerini sömürülen bir sınıf olarak değil, geçici olarak sıkıntı yaşayan milyonerler olarak görmektedir"  der Steinbeck. Sol bir partinin görevi bu çelişkileri topluma yayarak hiç kimsenin fakir olamayacağı eşit bir toplum yaratmaktır. Muhafazakar ve gerici partilere benzeyerek bu toplumu evrimleştiremezsiniz. Olsa olsa onları sadaka kültürüne alıştırmaktan başka hiç bir şey yapamazssınız.

Gelinen bu koşullarda, bu kadar hayat pahalılığı olan bir ülke de 20 yıldır İnsanları aç bırakan bir iktidar hala birinci parti oluyorsa işte buna hizmet eden sizlersiniz.

Elbette her eylem iyi olsun diye yapılır. Ama yapılan eylem eksik olursa o zaman yanlış olur.

Sol Partinin elemanlarının görevi toplumun çelişkisini hatırlatmaktır onun ekmeğine yağ sürmek değildir.

Her şeye poşet siyaseti gözü ile bakarsanız bakın ne olur:

--3000 tl ücret alan birisi "çok şükür işim iyi, parası da iyi", 2000 tl ücret alan birisi " en azından buna da şükür" der.

Sigortasız işçi; "En azından bir gelirim var dışarıda bir sürü işsiz insan " var der.

Yani her şeye şükür eden sorgulayamayan ne verirsen onunla yetinen bir toplum yaratırsın farkında olmadan.  Böyle bir toplumdan da işte sana nur topu gibi 20 yıllık iktidar çıkar. Sen de hala fala bakarsın bu toplum beni neden anlamıyor diye.

Sadaka kültürüne hizmet eden iyi niyetli kesime bir hatırlatma yapayım;

İslam Dünyasındaki sadaka cirosu gözleri kamaştırıyor. Türkiye'de yıllık cirosu 50 milyar dolar, Endonezya'da ise 23 milyar dolar olduğu tahmin edilen "sadaka, bağış, zekat" piyasası yabancı vurguncuların bile dikkatinde!

Yerli kurnazlar her köşe başına yerleştirdikleri hayır hasenat amaçlı düzenlerle, gayri Müslümler ise altın ve benzeri doğal varlıklarına göz diktikleri İslam topraklarında sözüm ona kurdukları vakıflarla yoksul Müslümanların hem dini duygularını hem de ceplerini acımasızca dolduruyorlar.

Japon kökenli Shinji Shumel'den tutunuz Endonez kökenli Subud ve benzeri örgütler tıpkı Ülkemizdeki Fetögillerin ikiz kardeşinden başka bir şey değiller. İyi niyetli vatandaşlarımız bilmediğiniz kurumlara kesinlikle yardım etmeyin.

Siyasilere gelince bu vakıf ve kuruluşlar sizin yanlışlarınızın eseridir.

Bize balık vermeyin balık tutmayı öğretin.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar