Aksaray
DOLAR32.2659
EURO34.7161
ALTIN2402.8
Ferda Bozkurt

Ferda Bozkurt

Mail: ferdabozkurt@gundemaksaray.com

TAHRİR VE TAKSİM MEYDANLARI!

Tüm servetlerini sömürü düzeninin üzerine inşa eden Emperyalist Ülkeler neden kendi halklarına farklı, başka ülkelerin halklarına farklı davranırlar?

ABD Devleti başka ülkeleri işgal ederken, genci kadını yaşlısı binlerce insanı katlederken, kendi Vatandaşlarına daha eşit ve hukuk kuralları içerisinde davranır.

Çok mu üstün yeteneklere sahip Amerikan vatandaşları? Yoksa Emperyal Düzenin bir parçası mı iç kaleyi sağlama almak!

İnsan haklarından, demokrasiden, özgürlükten dem vuran Avrupa ülkelerinde de aynı durum değil mi?

Siz bir Avrupalının; "Asya- Afrika- Orta doğu ülkelerinin kanını emmekten tutun da o ülke vatandaşlarına nasıl faşizan davrandıklarını" duyunuz mu? Hiç bundan bahsetmezler. Varları yokları başka ülkelere ayar çekmek.

Tahrir Meydanında milyonlarca insan haykırıyordu Mübarek rejimine karşı neden İsyan ettiklerini.

Ortak görüş; Neden Mısır, Amerika birleşik Devletleri'nden çok daha yoksuldur? Mısır'ın daha rahat yaşamasını engelleyen koşullar nelerdir?

Tahrir Meydanın da bir genç; "Yolsuzluk, baskı ve kötü eğitim. İçinde yaşadığımız bu yozlaşmış düzen değişmeli" diyordu.

Tahrir Meydanı'ndaki protestocular hükümetteki yozlaşma, kamusal hizmetlerin sağlanmaması ve ülkelerindeki fırsat eşitsizliği konusunda hemfikirdiler. Özellikle baskı ve siyasi hakların yokluğundan yakınıyorlardı. Fikir Özgürlüğünün olmayışı herkesin ortak görüşüydü.

Mübarek Rejimini deviren, özgürlük ve fırsat eşitliğini sağlayacağını vadeden iktidar da aynı devirdiği rejim gibi davranmaya başladı muhaliflerine.

Taksim Meydanında bir Gezi Direnişi yaşandı yakın tarihimizde.

İstekler hemen hemen aynı.

Sömürü, Emperyalizm ve ülkedeki iktidarın baskıcı tutumu!

Tahrir Meydanında ki özgürlük çığlığına en net tavrı Sayın Erdoğan Koydu. Ve sonuna kadar destekledi.

Türkiye’deki diğer siyasi partiler ve düşünce insanları da kendi ideolojik pencerelerinden bakarak analiz etmeye çalıştılar.

Sayın Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler Kürsüsünden bir konuşmasını izledim:

Dünya halklarının ezilmişliğinden tutun da Emperyalizmin ezilen ulusların kanını nasıl emdiğin, Emperyalist Ülkelerin Delegelerinin gözünün içine baka baka anlattı.

Sayın Erdoğan'ı tanımasam Üçüncü Dünya Ülkelerinin veya Latin Amerika ülkelerinden birinin Devrimci Devlet Başkanı konuşuyor sanırsın.

Vurgulamak istediğim; bizim bu hallerimiz siyasi mi, sosyolojik mi gerçekten düşündürücü.

Neden başkalarının ülkelerinin vatandaşlarına gösterdiğimiz hoşgörüyü kendi vatandaşlarımıza göstermeyiz?

Tarih boyu bu hep böyle olmuştur.

Çok Partili sistemden tutun da, Kopenhag Kriterleri hep başkalarının dayatmaları sonuncunda olmuştur.

Sanki bizim halkımızın özgürlük, eşitlik, adam gibi yaşama hakları yokmuş gibi davranmak.

Kendimize karşı bu öz güven neden yok? Bunun sorgulanması gerekmez mi?

Bırakın Taksim Meydanındaki gençler de istediği gibi bağırsın, hak arama mücadelesi versin.

Hemen; Hain, dış mihrak, parmak sallamak, biber gazı, uzun tutukluluk halleri…

Elbette bu özgürlük istemleri yasal çerçevede olması gerekecek ama bunu sağlamak da Devletin görevi. Provakatif eylemleri önlemek de devletin görevi.

Önümüzde bir seçim var.

Tüm parti başkanlarının ortak görüşü; "Hayati bir seçim" olduğu şeklinde!

Değil kardeşim. Niye hayati olsun? Sıradan bir seçim! Biri gider biri gelir.

İlle sen o görevde olunca mı hayati oluyor?

Ben bildim bileli her seçim ölüm alım mücadelesi şeklinde geçer. Seçim biter hayat devam eder.

Sayın Genel Başkanlar: Lütfen bizleri germeyin, biraz hoşgörü ve nezaket kuralları içerisinde olun.

Bizleri Kamplara ayırmayın, bizleri yormayın. Herkes hakkına razı olacak ve bu ülkenin seçimleri huzur içinde olacak.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar