Aksaray
DOLAR32.2522
EURO34.7039
ALTIN2400.9
Ferda Bozkurt

Ferda Bozkurt

Mail: ferdabozkurt@gundemaksaray.com

TARİHİ GERÇEKLER

Tarih, içerisinde neden-sonuç ilişkisi bulunan olaylarla doludur.

Tarihi doğru öğrenmek için, bu ilişkileri de doğru saptamamız gerekir.

Doğru saptamamız gerekir ki, analitik düşünme neden-sonuç mantığımız gelişsin.

Sayın Cumhurbaşkanı 30 Ağustos Büyük Zaferi'nin 100. Yılı etkinlikleri Töreni'nde dedi ki; " Gençler şunu unutmayın. Hindistan Müslümanlarının gizlice Ankara'ya gönderdiği 600 bin altın Büyük Taarruz için gereken ekonomik kaynağı oluşturmuştur."

Dediğiniz tarihi bir gerçek Sayın Cumhurbaşkanı ama eksik. Eksik olduğu için de yanlış.

Doğru olan başka yardımları da söylemeniz gerekir. İşe bir dini motif giydirerek bakılırsa o tarih olmaz.

Örneğin Hindistan Müslümanlarının yanında Sovyetler Birliğinin göndermiş olduğu silah, cephane, yüzbinlerce altın, bunları da demeniz gerekliydi.

Tarih terk taraflı aktarılınca bir gün hakikat açığa çıkar.

Bu vesile ile biz de kendi çapımızda Tarihin tozlu yollarında bir gezinti yaptık.

Tarihçilerimize bir sorum olacak: Malazgirt Zaferi'ni Selçuklular ve Osmanlılar Bayram olarak kutladı mı?

Sorumuzu biraz daha genişletelim; Kendi tarihini uyduruk dizilerden ve Fesli Kadir’den öğrenen insanlar için de geçerli de, sahi bu konuda 6. Filonun karşısında Şükür Namazı kılanlar için de geçerli mi?

Tarihin acımasızlığı işte böyle bir şey:

Zaman akıp geçecek, bu filo karşısında Namaz kılan bir zat-ı muhteremin CHP'nin Cumhurbaşkanı adayları arasında ismi geçecek!

Tarihin böyle tuzlu ve acı olması gerekir.

Biz tarihin tozlu yollarına devam edelim:

Kutlama konuşunca akla İstanbul Fethi gelir.

Tüm kurumlara ismi verilen Atatürk'e karşı alternatif olarak son 20 yıldır piyasaya sürülen Abdülhamit Dönemi benim en çok dikkatimi çeken konu oldu.

Sultan Abdülhamit zamanında İstanbul'un Fethinin kutlanması diye bir şey söz konusu değildi. Zira hükümdar; " Rum vatandaşların hislerinin rencide olabileceği" gerekçesi

ile kutlamalara izin vermiyordu. (Kaynak Dr. Atıf Hüseyin Bey, Prof. Metin Hülagü'nün yayına hazırladığı Abdulhamid'in Sürgün Günleri eserinden.).

Yine Osmanlıcılık modasının moda olduğu bu dönemde herkesi bir Mehter Marşı merakı sardı.

Ama Mehter Marşının tarihimize nasıl girdiği ve hangi padişahlar tarafından yasaklandığını kimse bilmez veya bilmemezlikten gelir.

1826 Yılında Yeniçeri Ocağı kapatılınca Mehterhane ve Ahi Ocakları da kapatılır. 1826 tarihi aynı zamanda Osmanlı topraklarında Bektaşilik Tarikatının da yasaklandığı yıllardır.

Mehter marşının Bektaşi ile bağlantısını tarihçilere bırakalım.

Mehterhane kapatılınca yerine Avrupai bandolar kurulur.

Ta ki 1914 Yılında Türkçülük Akımının kuvvetlendiği bir ortamda İttihat ve Terakki baskısı ile Mehter Marşı yeniden hayatımıza girer.

Bu ve buna benzer doğru bildiğimiz yüzlerce yanlışlar var.

Dikkati çekmek istediğim nokta şudur:

Tarihi objektif ve en az kusursuz olarak geleceğe aktarmaya çalışalım. Tarih sadece kahramanlık destanından ibaret değildir.

Tarih Bilimi; gelecek sağlam kuşakların oluşumunda en önemli rehberimiz olacaktır.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar