Aksaray
DOLAR32.2602
EURO34.7117
ALTIN2403.5
Ferda Bozkurt

Ferda Bozkurt

Mail: ferdabozkurt@gundemaksaray.com

MAŞALLAH

İkinci Dünya Savaşından sonra ABD içinde Türkiye'nin de olduğu onaltı Avrupa Ülkesine SSCB'ne karşı Marshall Planı uyguladı.

ABD Kongresi Marshall Planını 11 Eylül 1947'de onayladı, 3 Nisan 1948 Yılında Başkan Truman’ın imzasından sonra plan yürürlüğe girdi.

Tam bu sıralarda ABD’den bir ekonomi heyeti Türkiye'nin ekonomik ve sosyal durumunu incelemek için ülkemize gelir.

Heyet uzun uğraşlar sonucu görüşlerini rapor haline getirir Amerika’ya dönerler.

Amerikan yetkilileri raporu inceler, rapor hiç de tahmin ettikleri gibi değildir.

“Türk ekonomisi çok güçlü. Hele bir firma var ki dağ taş o firmadan bahsediyor” diye not düşerler.

Yetkililer Türkiye'ye giden heyetten bir de sunum isterler.

Heyetin yetkilisi başlar anlatmaya:

“Efendim. Türkiye de 'Maşallah' diye bir firma var ve o kadar güçlü ki bu firma her yerde karşımıza çıktı. Dağda, taş ta bu firmanın ismine rastlıyorsunuz. Toplumun her ferdinin ağzında bu firmanın ismi var” diyerek sunumunu tamamlar.

Kısa bir çalışma sonucu raporda adı geçen Maşallah isminin firma adı değil, Türklerin kendilerini kem gözlerden sakınmak için söyledikleri bir söz olarak söyledikleri gerçeği ortaya çıkar.

Bilim, sanat, edebiyat, ekonomi alanında ileriye gidemeyen, hiçbir bilimsel verinin altında imzası olmayan toplumların bu komplekslerden kurtulmak için hep birbirilerine hamaset hikayeleri pompaladıkları bir aşinadır.

Hatta Çetin Altan bunu; “Türkün Türk’e karşı propagandası” olarak dile getirir.

20 yıldan fazla ülkeyi yöneten Asrın Liderimiz İşin içinden çıkamayınca yandaşları ve basın aracıyla; “Herkes bizi kıskanıyor” sözünü herkese ezberletti.

Bu iş o kadar ileri gitti ki, Almanya'da en düşük ücrete çalışmaya can atanlar bile “biz Almanlardan ilerideyiz” yalanına kendini inandırdı.

Ben de bu serdengeçti ahalimize yardımcı olması açısından birkaç not düşmeyi, dış ve iç mihraklara karşı bir görev saydım:

-Sayın Ahalimiz Avrupa’nın en ücra köşelerinde övünebilirsiniz. Yeşil Eriğin kilosu altı bin liradan satıldığı ile övünebilirsin. Hatta karnını kaşıyarak “var mı Almanya'da altı bin liraya erik alacak zengin” diyebilirsin! Bu senin en doğal hakkın.

-Ecdadımızın kapısına kadar gittiği Viyana Sokaklarını temizlerken Demel Pastanesinin önünde fiyakalı bir bakışla; “Ne övünüp duruyorsunuz? Bizim pastanelerimizde çay ellibeş lira” diyerek bir gönderme yapmak en büyük hakkındır.

-Adalet, hukuk, insan hakları ve buna benzer sosyal konularla da övüne bilirsiniz ama hiç birbirimizi yormayalım, bu işlerden anlamazsınız. Onun için boş verelim bunu.

-Ama ülkemizde hile ile nasıl seçim kazanıldığını, para ve rüşvetle nasıl oy alındığını anlatarak “Sizde Demokrasi mi var, biz Demokrasinin dibine kadar yaşıyoruz” diyebilirsiniz.

-Paris Sokaklarında çiftçi eylemlerini eliniz şişene kadar alkışlayın. Hatta dalga geçin. İyi oluyor. K.. Fransız'ı diyerek efelenmek temel hakkınızdır.

Ama sakın şu şekilde düşünmeyin:

Bizim çiftçiler Ankara Sokaklarını traktörlerle işgal ederse “iç ve dış mihrakların maşaları” gibi boş işlerle uğraşmayı sakın düşünmeyin. O güzelim kafanıza yazık edersiniz.

Bizim ülkenin en sevdiğim yanı; hamaset ve yalan nutuklarını nasıl olsa vergisi yok, algısı yok salla sallayabildiğin kadar.

Bak sevgili ahalimiz birazcık ipucu verdim ise ne mutlu bana.

Siz yine zahmet edip düşünmeyin!

Emekli maaşını, hayat pahalılığını bunların hiçbiri olmaz aslında da bizi çekemeyen dış güçlerin işi diyerek sıyrılabilirsiniz.

Teröristleri barındıran İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya girmesine neden oy verdiniz diye sakın düşünmeyin.

Hatırım kalır vallahi.

Sakın sorgulamayın…

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar