Aksaray
DOLAR38.7786
EURO43.8944
ALTIN4143.5
Ferda Bozkurt

Ferda Bozkurt

Mail: ferdabozkurt@gundemaksaray.com

MEŞVERET

Hiç şöyle bir düşünceye kapıldınız mı?

Demokrasi neden bizde bir türlü yerli yerine oturmuyor.

Az gelişmiş toplumlar neden Demokrasiye sıcak bakmazlar.

Sosyalizm her topluma uygun bir yönetim biçimi olur mu?

Kapitalizm neden toplumdan topluma değişiyor?

Kapitalizm neden ABD ve İngiltere'de tam hayat bulurken diğer Avrupa ülkelerinde buna benzer karşılık bulamıyor?

Sovyetler Birliği’nde Sosyalizmin yok oluşunun alt sorunları nelerdir?

Gayri Safi Milli Gelir kişi başına Elli Bin Dolar olsa Ortadoğulular Demokratik ve Modern toplum olabilirler mi?

Bunların hepsi kendi başına ayrı ayrı tartışılacak temel konulardan birkaçı.

Bu ve buna benzer toplumların sosyolojik yönünü incelemeden Demokrasi ve modernlik olur mu?

Sosyoloji demek; Batı'da modernlik, modernliğin sorunları ve çözüm önerileri demektir.

Türkiye'de ise sosyoloji modernleşme, modernleşmenin sancıları ve nasıl modernleşeceğimize dair reçetelerin sunulmasıdır.

Türkiye'de sosyoloji Yüzyıllarca kefere dediğimiz veya ona benzer demek zorunda kaldığımız çırpınışımızın İronik Bilincidir.

Bu İronik Bilinç, Hamdullah Suphi Tanrıöver'de şöyle dile gelir:

“Biz batıyı yenerek batılılığı muzaffer kıldık”.

Osmanlı’nın son yüzyılının aydınlarının (ki onlar Cumhuriyet’in Kurucu Babalarıdır) kendi mağrur tarihsel köklerinden kopmanın acısı ile çaresizce “Batılılaşırken Batılılaşmıyoruz aslında, özümüze dönüyoruz” şeklinde İronik Bilinci dile getirirken bile bu sancıları görmemek mümkün değildir.

Sırf Batı Medeniyeti deme utangaçlığı adı altında herkes kafasına göre bir batılı olma yaklaşımı göstermiştir.

Bu nedenle Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet Dönemi Devlet Adamları ve aydınlar asla Batılılaşmak demezler.

Yaşadığımız bu sürece Sadık Rıfat Paşa “Mamuriyet” der.

Namık Kemal, “Onlarda demokrasi varsa bizde de meşveret var” der.

Sait Hilmi Paşa aydınları suçlar “Ne Demokrasisi? Padişaha karşı girişilen bir müdahale için halkı arkalarına alıyorlar” der.

Tabi Hilmi Paşanın tuzu kuru!

Günümüzde bile onun sarayında bizler ancak resim çektirebiliyoruz.

Kemal Atatürk “Muasır Medeniyet”, Ziya Gökalp “Muasırlaşmak” der.

Herkes birşeyler demiş batılılar gibi aynı karede görünmemek için sözcüklerin üzerinde tepinip durmuşlar.

Batı kendi tarihsel köklerinden koparak kendi inşa ettiği bugünde modernleşir.

Biz ise sadece kendi köklerimizden kopmakla kalmaz, üstelik kendi inşa etmediğimiz bize yaban bir Dünyayı özümüz olarak sunmak zorunda kalırız.

Türkler Onuncu Yüzyıldan itibaren kendi öz varlıklarını kaybederken Arap ve İran Kültürü arasında bocalayıp durmuşlar.

Cumhuriyet’le birlikte Atatürk'ün; “Batı derken Batı Medeniyetinin üstünde olalım” anlayışı Batıya benzemek olarak algılanmıştır.

Bugünün Türkiye'sine gelirsek en belirgin olan örneği Ekrem İmamoğlu'nu kendisine en büyük rakip olarak gördüğü için saf dışı bırakılması.

Hiç değilse kendi dediğin; “Sandıkla gelen sandıkla gider” sözünü yerine getir.

Bu topraklar böyle bir anlayışın oluşmasına ne zaman izin verecek?

Türk Toplumunun sosyoloji olarak geniş bir biçimde incelenmesi gerekir.

Özellikle siyasi partilerin hitap ettiği tabanının sosyolojik durumunu iyi bilmesi gerekir.

Öyle bir vaziyet içerisindeyiz ki; Bu topraklara demokrasi modernlik gelmesi için çok suya ihtiyacı var.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar